Post by Admin on Oct 7, 2014 13:19:56 GMT
Medine’de İslam nuruyla şereflenenler günden güne çoğalıyordu. İkinci Akabe Biatı’ndan dönen Müslümanlar, şevkleri daha da artmış bir vaziyette İslam’ı tebliğ etmeye ve halkayı günden güne genişletmeye devam ediyorlardı.
Biata katılmış olan genç Müslümanlardan birisi de Muâz bin Amr (r.a.) idi. Hazreç kabilesinin Benî Seleme koluna mensuptu. Kendisiyle birlikte, aynı kabileye mensup ve aralarında Muâz bin Cebel’in de bulunduğu birkaç genç daha vardı. Gece gündüz demeden, şevkle İslam’ı tebliğ için çalışıyorlardı. Sık sık bir araya geliyorlar, başkalarını hidayete erdirmek için yeni yeni planlar yapıyorlar, sonra da o planları hemen tatbike koyuyorlardı. Muâz bin Amr’ın bütün arzusu, Benî Seleme’nin reisi olan babası Amr bin Cümûh’un Müslüman olmasıydı.
Amr, cömertliğiyle meşhur bir kimseydi. Kabilesi için bir puthane yaptırmış, oraya büyükçe bir put yerleştirmişti. “Menât” adını verdiği bu puthaneyle bizzat kendisi alakadar oluyor, temizlik ve bakım işlerini bizzat kendisi yapıyordu.
Muâz ve arkadaşları, Amr bin Cümûh’u İslam’a girmeye teşvik için, önce onu putlardan soğutmak gerektiğine inandılar ve şöyle bir plan tatbik etmeye karar verdiler:
Her akşam, el ayak çekildikten sonra gizlice puthaneye girerek, puta çeşitli şeyler yapacaklar ve kendisini korumaktan âciz olan bir putun, ona tapanlara bir şey veremeyeceğini, Amr ve oraya devam edenlere anlatmış olacaklardı.
Her akşam gizlice puthaneye giriyor, kâh putu yere deviriyor, kâh putun üzerine bazı pislikler sürüyor, kâh bir tarafını kırıyorlardı. Sabahları puthaneye gelen Amr da, putu temizliyor, kokular sürüyor, kızgın ve şaşkın vaziyette bu işi kimin yaptığını araştırmaya koyuluyordu. Ancak bir türlü bu işi kimin yaptığını tespit edemiyordu.
Neticede büyük putun boynuna bir kılıç asarak şöyle dedi:
“Eğer sende bir kuvvet varsa, bu kılıçla sana bu hakareti yapanlara karşı koyarsın.”
Gece vakti puthaneye gelen Muâz ve arkadaşları, üzerindeki kılıcı alıp, putu bir köpek leşiyle birlikte bağladılar, sürükleyerek götürüp, Benî Seleme kuyularından birisinin içine attılar.
Ertesi gün büyük putu yerinde göremeyen Amr, hemen aramaya koyuldu. Bu arada halk da kuyuda bulunan köpek leşinin kokusundan rahatsız olmuş, leşi çıkarmaya çalışıyorlardı. Amr kuyu kenarına vardığında bir de ne görsün? Büyük put, köpek leşiyle birlikte kuyudan çıkarılmış, ortada durmuyor mu! Amr bin Cümûh o esnada putlarda bir güç ve kudret bulunmadığına kanaat getirdi ve Müslüman oldu. Muâz ve arkadaşlarının planı netice vermiş, Benî Seleme’nin reisi Müslüman olmuştu. Artık sevinçlerine diyecek yoktu.[1]
Amr bin Cümûh, başından geçen bu hadiseden sonra Müslüman oluşunu bir şiirle anlatmış ve kendisine hidayet bahşettiği için Cenâb-ı Hakk’a şükretmişti.
Amr bin Cümûh’un bir ayağı sakattı. Ama bütün kalbiyle Bedir Savaşı’na katılmak istiyordu. Resûlullah, sakat olması sebebiyle, ısrarına rağmen, Bedir’e katılmasına izin vermedi.
Aradan bir müddet geçti. Uhud hazırlıkları başlamıştı. Amr artık kesin kararlıydı. Harbe mutlaka katılacaktı. Ancak kendisi gibi fedakâr ve kahraman birer Müslüman olan dört oğlu da onun harbe katılmasına müsaade etmiyorlardı. Amr, Resûlullah’a gidip, oğullarını şikâyet etti:
“Yâ Resûlallah! Oğullarım beni seninle Uhud’a göndermek istemiyorlar. Allah’a yemin ederim ki, bu topal ayağımla cennetin yolunda gitmek istiyorum!”
Resûl-i Ekrem, “Sana cihat farz değildir. Allah seni mazur kabul etmiştir.” dediyse de, Amr mutlaka Uhud’a katılmak istiyordu. Daha sonra Amr’ın çocuklarını çağıran Resûlullah onlara şöyle dedi:
“Ona mâni olmaya çalışmayın. Herhâlde Allah ona şehadet şerbetini içirecek.”[2]
Resûlullah’a ısrarlı müracaatları neticesinde müsaadeyi alan Amr, sevinçle Uhud’a iştirak etti. Harp başladığında oğullarıyla birlikte düşmana öyle dehşetli hücumlar yapıyordu ki, görenler şaşkın vaziyette seyrediyorlardı. Bir zamanlar kavmine puthane yapan Amr bin Cümûh, şimdi Allah yolunda savaşıyor ve bütün ruh u canıyla şehit olmayı arzuluyordu. Düşmanın içlerine kadar dalıp epeyce zayiat verdikten sonra arzusuna nail oldu. İki oğlu da kendisiyle birlikte şehit olmuştu. Hz. Ömer (r.a.), Amr’ın ve oğullarının cesetlerini düşmanların arasından çıkarıp getirdi.
Onların şehit olduğunu öğrenen Resûlullah şöyle müjde vermişti:
“Arar ve oğlulları şimdi cennete ayak basmıştır.”
Resûlullah, Amr bin Cümûh’un oğullarıyla beraber aynı kabre defnedilmelerini emretti.[3]Bu manzaradan, belki herkesten ziyade, Amr’ın oğlu Muâz hislenmişti. Bir zamanlar puthane yaptıran babasının hidayete gelmesi için gayretler gösteren Muâz, şimdi iki kardeşiyle birlikte onu şehit olarak görüyordu.
Allah hepsine rahmet eylesin!
______________________________________
[1]Üsdü’l-Gàbe, 4: 93-94.
[2]İsâbe, 4: 291.
[3]age., 4: 93-94; Tabakât, 3: 562.
Biata katılmış olan genç Müslümanlardan birisi de Muâz bin Amr (r.a.) idi. Hazreç kabilesinin Benî Seleme koluna mensuptu. Kendisiyle birlikte, aynı kabileye mensup ve aralarında Muâz bin Cebel’in de bulunduğu birkaç genç daha vardı. Gece gündüz demeden, şevkle İslam’ı tebliğ için çalışıyorlardı. Sık sık bir araya geliyorlar, başkalarını hidayete erdirmek için yeni yeni planlar yapıyorlar, sonra da o planları hemen tatbike koyuyorlardı. Muâz bin Amr’ın bütün arzusu, Benî Seleme’nin reisi olan babası Amr bin Cümûh’un Müslüman olmasıydı.
Amr, cömertliğiyle meşhur bir kimseydi. Kabilesi için bir puthane yaptırmış, oraya büyükçe bir put yerleştirmişti. “Menât” adını verdiği bu puthaneyle bizzat kendisi alakadar oluyor, temizlik ve bakım işlerini bizzat kendisi yapıyordu.
Muâz ve arkadaşları, Amr bin Cümûh’u İslam’a girmeye teşvik için, önce onu putlardan soğutmak gerektiğine inandılar ve şöyle bir plan tatbik etmeye karar verdiler:
Her akşam, el ayak çekildikten sonra gizlice puthaneye girerek, puta çeşitli şeyler yapacaklar ve kendisini korumaktan âciz olan bir putun, ona tapanlara bir şey veremeyeceğini, Amr ve oraya devam edenlere anlatmış olacaklardı.
Her akşam gizlice puthaneye giriyor, kâh putu yere deviriyor, kâh putun üzerine bazı pislikler sürüyor, kâh bir tarafını kırıyorlardı. Sabahları puthaneye gelen Amr da, putu temizliyor, kokular sürüyor, kızgın ve şaşkın vaziyette bu işi kimin yaptığını araştırmaya koyuluyordu. Ancak bir türlü bu işi kimin yaptığını tespit edemiyordu.
Neticede büyük putun boynuna bir kılıç asarak şöyle dedi:
“Eğer sende bir kuvvet varsa, bu kılıçla sana bu hakareti yapanlara karşı koyarsın.”
Gece vakti puthaneye gelen Muâz ve arkadaşları, üzerindeki kılıcı alıp, putu bir köpek leşiyle birlikte bağladılar, sürükleyerek götürüp, Benî Seleme kuyularından birisinin içine attılar.
Ertesi gün büyük putu yerinde göremeyen Amr, hemen aramaya koyuldu. Bu arada halk da kuyuda bulunan köpek leşinin kokusundan rahatsız olmuş, leşi çıkarmaya çalışıyorlardı. Amr kuyu kenarına vardığında bir de ne görsün? Büyük put, köpek leşiyle birlikte kuyudan çıkarılmış, ortada durmuyor mu! Amr bin Cümûh o esnada putlarda bir güç ve kudret bulunmadığına kanaat getirdi ve Müslüman oldu. Muâz ve arkadaşlarının planı netice vermiş, Benî Seleme’nin reisi Müslüman olmuştu. Artık sevinçlerine diyecek yoktu.[1]
Amr bin Cümûh, başından geçen bu hadiseden sonra Müslüman oluşunu bir şiirle anlatmış ve kendisine hidayet bahşettiği için Cenâb-ı Hakk’a şükretmişti.
Amr bin Cümûh’un bir ayağı sakattı. Ama bütün kalbiyle Bedir Savaşı’na katılmak istiyordu. Resûlullah, sakat olması sebebiyle, ısrarına rağmen, Bedir’e katılmasına izin vermedi.
Aradan bir müddet geçti. Uhud hazırlıkları başlamıştı. Amr artık kesin kararlıydı. Harbe mutlaka katılacaktı. Ancak kendisi gibi fedakâr ve kahraman birer Müslüman olan dört oğlu da onun harbe katılmasına müsaade etmiyorlardı. Amr, Resûlullah’a gidip, oğullarını şikâyet etti:
“Yâ Resûlallah! Oğullarım beni seninle Uhud’a göndermek istemiyorlar. Allah’a yemin ederim ki, bu topal ayağımla cennetin yolunda gitmek istiyorum!”
Resûl-i Ekrem, “Sana cihat farz değildir. Allah seni mazur kabul etmiştir.” dediyse de, Amr mutlaka Uhud’a katılmak istiyordu. Daha sonra Amr’ın çocuklarını çağıran Resûlullah onlara şöyle dedi:
“Ona mâni olmaya çalışmayın. Herhâlde Allah ona şehadet şerbetini içirecek.”[2]
Resûlullah’a ısrarlı müracaatları neticesinde müsaadeyi alan Amr, sevinçle Uhud’a iştirak etti. Harp başladığında oğullarıyla birlikte düşmana öyle dehşetli hücumlar yapıyordu ki, görenler şaşkın vaziyette seyrediyorlardı. Bir zamanlar kavmine puthane yapan Amr bin Cümûh, şimdi Allah yolunda savaşıyor ve bütün ruh u canıyla şehit olmayı arzuluyordu. Düşmanın içlerine kadar dalıp epeyce zayiat verdikten sonra arzusuna nail oldu. İki oğlu da kendisiyle birlikte şehit olmuştu. Hz. Ömer (r.a.), Amr’ın ve oğullarının cesetlerini düşmanların arasından çıkarıp getirdi.
Onların şehit olduğunu öğrenen Resûlullah şöyle müjde vermişti:
“Arar ve oğlulları şimdi cennete ayak basmıştır.”
Resûlullah, Amr bin Cümûh’un oğullarıyla beraber aynı kabre defnedilmelerini emretti.[3]Bu manzaradan, belki herkesten ziyade, Amr’ın oğlu Muâz hislenmişti. Bir zamanlar puthane yaptıran babasının hidayete gelmesi için gayretler gösteren Muâz, şimdi iki kardeşiyle birlikte onu şehit olarak görüyordu.
Allah hepsine rahmet eylesin!
______________________________________
[1]Üsdü’l-Gàbe, 4: 93-94.
[2]İsâbe, 4: 291.
[3]age., 4: 93-94; Tabakât, 3: 562.