Post by Admin on Oct 7, 2014 13:14:49 GMT
Hz. Abdullah, Ensar’dandı. Akabe Biatı’na katılmıştı. Resûlullah’a bütün kalbiyle bağlıydı. Peygamberimizle birlikte bütün savaşlara iştirak etti. Çok büyük kahramanlıklar gösterdi. Mekke’nin Fethi’nde, Hazreç kabilesinden Hârisoğulları kolunun bayrağını taşıdı.
Abdullah (r.a.), “Sahibü’l-Ezân” sıfatıyla tanınıyordu. Bu isim, namaz daveti olarak henüz ezan bilinmeden önce, onu aynen rüyasında gördüğü için verilmişti. Hadise şöyle olmuştu:
Hicret’ten hemen sonraydı... Namaz için “es-salatü câmi’a” denilirdi. Bunun yerine daha uygun bir şey bulmak maksadıyla Peygamberimiz, sahabilerle istişare etti, “Ben bütün Müslümanların birlikte namaz kılmalarını çok arzu ediyorum.” buyurdu. Bunu temin için ne yapılması gerektiği hususunda fikirlerini sordu. Bazıları çan çalınmasını teklif etti. Peygamberimiz, “Hıristiyan âdetidir.” diye reddetti. Bazısı, boru öttürülmesini teklif etti. Resûlullah (a.s.m.), “Yahudi âdetidir.” buyurdu. “Ateş yakalım.” denildi. Peygamberimiz bunu da, “Mecusilerin âdetidir.” diye kabul etmedi. Neticede bir şey üzerine karar veremediler.
Oradan ayrılan sahabilerden her biri, o gün bu meseleyi düşündüler. Bu düşünceyle yatan Hz. Zeyd, rüyasında yeşil bir şal ve peştemal bağlamış birisini gördü. Elinde de bir çan vardı. Hz. Zeyd, ondan çanı satmasını istedi. O zat, “Ne yapacaksın?” diye sordu. Zeyd (r.a.), “Namaz vakitlerini bildirmek için kullanacağım.” dedi. O zat, “Ben sana daha hayırlısını tarif edeyim.” dedi. Sonra da kıbleye döndü. Bugünkü şekliyle ezan okudu, ikinci olarak tekrar ettiğinde “Kad kameti’s-salah” cümlesini ilave etti. Sonra da kayboldu.
Hz. Abdullah heyecanla uyandı. Hâlâ rüyanın tesirinden kurtulamamıştı. Uygun bir vakte kadar bekledi. Sonra da hemen Resûlullah’ın huzuruna çıktı. Gördüğü rüyayı haber verdi. Peygamberimiz (a.s.m.), “Rüya haktır. O kelimeleri Bilâl’e öğret, okusun.” buyurdu. Hz. Abdullah da ezanı Hz. Bilâl’e öğretti. Hz. Bilâl yüksek bir yere çıkarak ilk ezanı okudu. Bunu duyan birkaç kişi daha gelerek aynı şeyleri kendilerinin de rüyalarında gördüklerini söylediler. Daha sonra ezanla ilgili olarak Resûlullah’a vahiy geldi. İşte, Hicret’in 1. yılından günümüze kadar bir şeair olarak okunan ezanın ilk başlangıcı böyle oldu. Bugün minarelerimizden günde beş vakit semaya yükselen ezan, Hz. Abdullah’ın hatırasını yaşatmaktadır.
Hz. Abdullah cömertliğiyle temayüz etmişti. Peygamberimizle birlikte Veda Haccı’nda bulundu. Bu hac esnasında elinde bulunan bütün mallarını, hayvanlarını sadaka olarak dağıttı. Kendisi sıkıntı içerisinde yaşamaya razı oldu. Hz. Abdullah, Hicret’in 22. yılında Hz. Osman’ın hilafeti sırasında vefat etti.[1]
Allah ondan razı olsun!
______________________________________
[1]Tabakât, 1: 246-247; 3: 536; Müsned, 4: 42.
Abdullah (r.a.), “Sahibü’l-Ezân” sıfatıyla tanınıyordu. Bu isim, namaz daveti olarak henüz ezan bilinmeden önce, onu aynen rüyasında gördüğü için verilmişti. Hadise şöyle olmuştu:
Hicret’ten hemen sonraydı... Namaz için “es-salatü câmi’a” denilirdi. Bunun yerine daha uygun bir şey bulmak maksadıyla Peygamberimiz, sahabilerle istişare etti, “Ben bütün Müslümanların birlikte namaz kılmalarını çok arzu ediyorum.” buyurdu. Bunu temin için ne yapılması gerektiği hususunda fikirlerini sordu. Bazıları çan çalınmasını teklif etti. Peygamberimiz, “Hıristiyan âdetidir.” diye reddetti. Bazısı, boru öttürülmesini teklif etti. Resûlullah (a.s.m.), “Yahudi âdetidir.” buyurdu. “Ateş yakalım.” denildi. Peygamberimiz bunu da, “Mecusilerin âdetidir.” diye kabul etmedi. Neticede bir şey üzerine karar veremediler.
Oradan ayrılan sahabilerden her biri, o gün bu meseleyi düşündüler. Bu düşünceyle yatan Hz. Zeyd, rüyasında yeşil bir şal ve peştemal bağlamış birisini gördü. Elinde de bir çan vardı. Hz. Zeyd, ondan çanı satmasını istedi. O zat, “Ne yapacaksın?” diye sordu. Zeyd (r.a.), “Namaz vakitlerini bildirmek için kullanacağım.” dedi. O zat, “Ben sana daha hayırlısını tarif edeyim.” dedi. Sonra da kıbleye döndü. Bugünkü şekliyle ezan okudu, ikinci olarak tekrar ettiğinde “Kad kameti’s-salah” cümlesini ilave etti. Sonra da kayboldu.
Hz. Abdullah heyecanla uyandı. Hâlâ rüyanın tesirinden kurtulamamıştı. Uygun bir vakte kadar bekledi. Sonra da hemen Resûlullah’ın huzuruna çıktı. Gördüğü rüyayı haber verdi. Peygamberimiz (a.s.m.), “Rüya haktır. O kelimeleri Bilâl’e öğret, okusun.” buyurdu. Hz. Abdullah da ezanı Hz. Bilâl’e öğretti. Hz. Bilâl yüksek bir yere çıkarak ilk ezanı okudu. Bunu duyan birkaç kişi daha gelerek aynı şeyleri kendilerinin de rüyalarında gördüklerini söylediler. Daha sonra ezanla ilgili olarak Resûlullah’a vahiy geldi. İşte, Hicret’in 1. yılından günümüze kadar bir şeair olarak okunan ezanın ilk başlangıcı böyle oldu. Bugün minarelerimizden günde beş vakit semaya yükselen ezan, Hz. Abdullah’ın hatırasını yaşatmaktadır.
Hz. Abdullah cömertliğiyle temayüz etmişti. Peygamberimizle birlikte Veda Haccı’nda bulundu. Bu hac esnasında elinde bulunan bütün mallarını, hayvanlarını sadaka olarak dağıttı. Kendisi sıkıntı içerisinde yaşamaya razı oldu. Hz. Abdullah, Hicret’in 22. yılında Hz. Osman’ın hilafeti sırasında vefat etti.[1]
Allah ondan razı olsun!
______________________________________
[1]Tabakât, 1: 246-247; 3: 536; Müsned, 4: 42.